• Aydın19 °C

Ahmet SAKAR / Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ahmet SAKAR / Köşe Yazarı

Aydınlık Yüzlerin Kara Acısı

22 Mayıs 2010 Cumartesi 17:46

Son yıllarda maden kazaları ülkemiz gündemine gelecek kadar, artan bir sayıda meydana gelmekte. Bu konuda istatistikî bir takım verileri aktarmanın çok anlamlı bir iş olduğunu sanmıyorum. Yüreklerde düğümlenip kalan bu acı olayları, rakamların soğuk penceresinden görmemek lazım.

                Bize dayatılan pencerelere de itibar etmememiz ve oturup adam gibi bu kazaların, neden ülkemizde, diğer dünya ülkelerine nazaran, daha fazla meydana geldiğini düşünmemiz lazım.

                Önce bu konuyla ilgili basına yansıyan açıklamalara bakarak başlayalım. Sayın Başbakanımız bu olaya mesleki açıdan yaklaştı. “meydana gelen ölümler, bu işin,  kaderinde var” meyanında bir yaklaşım sergiledi. Bu kesinlikle doğru. Biz toplum olarak kader inancı olan bir toplumuz.  Ama bana kalırsa bu yaklaşım eksik. Çünkü şu da bir gerçektir ki “tevekkül” inancına ters bir yaklaşım. Yani Sayın Başbakanın, bu cümleyi kullanabilmesi için önce o maden ocağında “tevekkül”ün sorumlular tarafından yerine getirilmesi gerekiyordu. Tedbirsiz “tevekkül” olmaz olamaz. Tedbir alındıktan sonra “tevekkül” edilir ve meydana gelen olaylara ondan sonra “kader” denir. Tedbir alınmadan meydana gelen “kader” insanın canını çok daha fazla acıtır.

                 Ben bu kazaların 3 madde etrafında bir analizini yapacağım.

  1.       Her türlü işte yaptığımız gibi bu madenleri de işletirken, devlet, uluslar arası standartlarda iş güvenliği sağlama görevini tam anlamıyla yerine getirmedi. Çok basit ve bir miktar masraf gerektiren güvenlik önlemlerinin alınmadığı ortada. Bu madenlerdeki yöneticilerin, denetim raporlarında belirtilen eksiklikler doğrultusunda, ne tür çalışmalar yaptıkları belli değil.
  2.       Türkiye’de her geçen yıl kalitesi düşen ve yarım yamalak da olsa var olmaya çalışan sendikal örgütlenmenin, bence ülkemizde işlevsel olarak artık olmadığı, bu son olayla birlikte iyice gün yüzüne çıkmıştır. Eğer gerçek anlamda bir sendikal örgütlenme olsaydı ve o işçilere bu fırsat tanınsaydı, bence koltuklarında saltanat kuran sendika yöneticilerini biraz olsun rahatsız etmeyi başarabilirlerdi. Sendikal örgütlenme ülkemizde ölmüştür. Tumturaklı sloganların, renkli tabelaların altında koskoca bir hiç. Yaşanan bu kadar acının yanında hiç kelimesi ne ifade ediyor inanın bilmiyorum.
  3.       Ciddi anlamda iş eğitimi verilmeyen bu insanlar adeta ölüme gönderiliyor. Eğer teknik altyapı da yoksa kazalar ve ona bağlı ölümler kaçınılmaz oluyor. Avrupa’nın en kalifiye maden işçisi ülkemizde bulunmasına rağmen, bu, yaptığımız işin kalitesine ne yazık ki yansımıyor.

 

Bir Öneri:

                Maden kazaları ile ilgili araştırma yaparken yıllar evvel, işadamı İshak Alaton’un bu madenleri kapatma önerisini buldum. Bana çok akıllıca geldi bu öneri. Çünkü bu madenlerden devlet zarar ediyor. Açık kalan bir maden ocağının işçi maaşlarıyla beraber devlete maliyeti 700 milyon lira. Sadece işçilere verilen maaş tutarı 150 milyon lira. O halde neden bu madenler açık. İşçilere maaş aynen verilsin, geriye kalan parayla da,  o işçilere farklı meslekler edinmeleri doğrultusunda yapılacak eğitim masrafları karşılansın. Ve bu talihsiz kazalar ile birlikte kaybettiğimiz insanımız hayatta kalsın. Diyor İshak Alaton… Bence çok akıllıca…

Bu yazı toplam 1303 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim