• Aydın25 °C

Bekir AYGÜL / Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Bekir AYGÜL / Köşe Yazarı

EKONOMİK KRİZİ HÜKÜMET İYİ YÖNETEBİLDİ Mİ?

18 Ocak 2010 Pazartesi 02:51

Bekir YÖRÜKOĞLU

“EKONOMİK KRİZİ HÜKÜMET İYİ YÖNETEBİLDİMİ?”

Tüm Dünyayı etkisine alan ekonomik kriz hepmizin bildiği gibi 2007 yılının Temmuz ayında başlamıştı.Finans piyasalarında başlayan kriz, 2008’de derinleşerek ABD ve AB ülkelerini daha sonralarıda Türkiye ve diğer ülkeleri etkisi altına aldı. 2009 yılı ise krize karşı alınan önlemlerle geçti.

Ülkemiz geçmişte pek çok ekonomik krizler yaşadı. 1929 yılından bu yana hemen hemen her beş yılda bir krizle karşılaştı. Krizlerde Türkiye ekonomisi 1927 yılında yüzde 12.8, 1932 yılında yüzde 10.6, 1935 yılında yüzde 3, 1940 yılında yüzde 5, 1941 yılında yüzde 10.3, 1943 yılında yüzde 9.8, 1944 yılında yüzde 5.1, 1945 yılında yüzde 15.3, 1949 yılında yüzde 10.5, 1954 yılında yüzde 3 oranında küçüldü.

 1954'ten 1979 yılına kadar 24 yıl kesintisiz büyüyen Türkiye ekonomisi, 1979 yılında yeniden krize girdi. Aynı yıl yüzde 0.5 küçülen ekonomi, 1980 yılında da yüzde 2.8 geriledi. Bu tarihten itibaren yeniden büyüme trendi yakalayan Türkiye, 13 yıl ardı ardına büyüdü.

 Türkiye 1990'lı yıllarda da birbiri ardına gelen krizlerle sarsıldı. Türkiye 1994 yılında yüzde 6.1, 1999 yılında yüzde 6.1, en son 2001 yılında da yüzde 9.5 küçüldü.

Türkiye’nin yaşadığı bu krizler beraberinde pek çok yıkımlar ve acılarda getirmiştir. Geçmişteki krizlerin pek çoğu hükümetlerin yanlış kararları ve ülkeyi iyi idare edememelerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Özellikle 1994 ve 2001 krizi tamamen ekonominin iyi yönetilememesi neticesinde patlak vermiştir.

DYP-SHP koalisyonu zamanında, 1993 sonunda dolar fiyatı 14 bin TL’den spekülasyonların etkisiyle Nisan 1994’de 40 bin TL’ye fırlarken Hazine Haziran’da %400 faizle borçlanmış, borsada fiyatlar çökmüştür; kitlesel işten çıkarmalar karşısında işçilerin işlerini koruyabilmek için ücretsiz çalışmaya razı olmaları, yaşanan krizlerin tarihinde ilk kez görülen bir olaydır.  Bu krizde reel faizlerde ve döviz fiyatındaki fırlama bir yandan; batan bankaların (TYT bank, Impexbank, Marmara bankası) ve şirketlerin getirdiği yükler diğer yandan, devletin borcunun katlanarak artmasının gerisindeki temel nedenlerdir.

 Rahmetli Sayın Ecevit’in başbakanlığını yaptığı DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümetinin aldığı kararla, 2000 yılında Türkiye, döviz kurunun çapaya bağlanmasıyla çıkmaz sokağa girdi. Cari işlemler açığı giderek büyüdü ve yıl sonunda 9.8 milyar dolara çıkarak tarihi bir rekor kırdı. Dolar çapası nedeniyle toplam kısa vadeli borçlar 28.9 milyar dolara, toplam dış borç stoku 114.3 milyar dolara çıktı. Yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca gecelik faizler göklere tırmandı ve Türkiye tarihine 'Kara Çarşamba' olarak geçen 22 Kasım 2000'de para krizi patladı. 13 banka ve çok sayıda aracı kurum battı.Kasım kriziyle artan faizler ve ödeme güçlüğüne düşen bankaların vadesi dolmayan kredileri geri çağırması, iç pazarın daha da daralması bunda büyük rol oynadı. 19 Şubat'ta Çankaya Köşkü'nde yaşanan Anayasa kitapçığı tartışması krizi patlattı. 3.5 milyar dolarlık net sermaye çıkışıyla döviz fiyatları ve faizler tırmanışa geçti. Kriz öncesi 670 bin TL olan dolar Nisan'da 1 milyon 161 bine tırmandı.

IMF programı çökmüştü. 2001’de yaşadığımız krizler esnasında dünyada her hangi bir kriz belirtisi yoktu. Sadece ülkemizde kriz yaşanmıştı, Ekonominin direksiyonunu elinde tutan  DYP – SHP koalisyonunda 1993-1994 krizinde faizler % 700’leri, 2001 krizinde ise % 6000’leri bulmuştu. Enflasyon 1994’te % 125’lere, 2001’de % 70’lere dayanmıştı.

2007 yılından bu yana tüm dünyayı etkisi altına alan küresel kriz ise, 1994 ve 2001 krizlerinden farklı olarak Türkiye’nin iç dinamiklerinden kaynaklanan bir kriz değildir. Veyahutda Türkiye ekonomisinin iyi yönetilememesinden, hükümetin uyguladığı politikalardan kaynaklanan bir kriz hiç değildir. Tamamen dış dünya eksenli bir krizdir.

Hükümetimiz, dünya mali piyasalarında oluşan bu krizi iyi okumuş, mali disiplinden ödün vermeden yerinde ve zamanında kararlar alarak spikülatif oluşumlara meydan vermemiştir. ABD ve Avrupa’da köklü pek çok banka ve finans kurumları batarken, ekonomik kaos yaşanırken ülkemizde bu tip yıkımların yaşanmaması tamamen ekonomi yönetiminin başarısından kaynaklanmaktadır. Dünya’daki diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda Türkiye birçok yönüyle bu global krizden en az etkilenen ülkelerden birisidir. Küresel krize rağmen ülkemiz şu an dünyanın en büyük 17. ülkesi konumunu koruyabilmiş durumdadır.

İşçi ve memurlarımız maaşlarını günü gününe alıyorlarsa, ikramiyeleri ötelenmiyorsa, faiz ve enflasyon rakamları tek haneli rakamlarda seyrediyorsa, inşaat ve diğer işlerle uğraşan iş adamlarımız dünyanın dört bir yanında ihaleler alıp büyük işler başarıyorlarsa bütün bunları tesadüflerle izah etmek veya görmezden gelmek hükümete haksızlık olsa gerektir.

Elbette her krizin vurduğu kesimler olacaktır. İşsizlik, durgunluk ve büyümede sorunların olması kaçınılmazdır. Burada önemli olan en az yıkım ve hasarla krizi atlatmaktır.Başbakanın dediği gibi ekonomik kriz bizde teget geçmiştir. İçeride her hangi bir kaos yaşanmamıştır.

Şu anda Ak Parti yerine bir CHP,MHP,DP veya herhangi bir koalisyon hükümeti iş başında olsaydı Türkiye’nin vay haline demek sanırım yanlış olmasa gerektir. Geçmiş tecrübelerdende anlaşılacağı üzere Türkiye tam manasıyla yıkıma giderdi.

Bu yazı toplam 850 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim