Ahmet SAKAR / Köşe Yazarı

Efendim bu hafta olan Erzurumda meydana gelen bir olayı aktaracağım. Ve bu olayla ilgili bir takım görüşlerimi sizinle paylaşacağım.

Çok değerli okurlar, bu köşede bu ilk yazım. Giriş sanki bir gazete okuyormuşsunuz gibi oldu ama her ne kadar da teknoloji ile birlikte kitle iletişim araçları gelişse de bazı insan davranışları değişmiyor veya değişmesi için belirli bir zaman gerekiyor. Her hafta yeni bir yazıyla beni bu internet sitesinde göreceksiniz.

Efendim geçtiğimiz aylarda Erzurum’da meydana gelen bir olayı aktaracağım. Ve bu olayla ilgili bir takım görüşlerimi sizinle paylaşacağım.

Bu haberi ilk izlediğimde gerçekten çok mahcup oldum ve üzüldüm. Olay şu:

Bir bezirgan Erzurum’un göbeğinde insanları bir salonda topluyor ve 10 Ytl karşılığında dua ederek onları iyileştirdiğini iddia ediyor. Ve bu iddiasına öyle dayanaklar öyle mesnetlerde buluyor ki, insanın kanı donuyor. Ben bu olaydan yola çıkarak millet olarak nasıl bir süreçten geçtiğimizi ve içinde bulunduğumuz bu durumun, tarihsel arka planına bakmaya çalışacağım.

Millet olarak yaşadığımız, içinden çok acı şeyler yaşarak geçtiğimiz bu inanç sapması gerçekten çok vahim.  Cumhuriyetimizin ilk kurulduğu yıllarda Atatürk çok güzel tespitleriyle eski zamanlara dayanan bu inanç sapmasını ele almış,  düzeltmeye çalışmıştır. Bu doğrultuda temel İslami kaynakları Türkçeye çevirmiş bütün masraflarını da kendi cebinden karşılamıştır. Ama ne yazık ki bu proje de diğerleri gibi Ulu Önder’in vefat etmesiyle rafa kaldırılmıştır.

Aslında bu olay bana Kur’an-ı Kerim’de geçen bir ayeti hatırlattı. Bu ayet bugünlerde Yaşar Nuri Hoca’nın yazdığı son kitabın da adını teşkil ediyor. Hatırladığım kadarıyla ayetin meali şöyle: “şeytan sizi Allah ile aldatmasın” diye çok muhteşem bir uyarı biz insanlar için. Erzurum’da yaşanan bu vahim olay sanki bu ayetin anlattığı gerçeği ortaya çıkarmak için kurulmuş bir laboratuvar.

Bu olayı görünce internet sitelerine düşmüş bazı yorum ve notları okudum herkes kınıyor eleştiriyor. Kimisi diyor ki; vay efendim laik, demokratik cumhuriyetimizde böyle şeyler olur mu ? Kimisi diyor ki; Müslümanlıkta böyle şeyler olur mu? 

Bana kalırsa böyle şeyler her toplumda, tarihin her döneminde görülmüştür ve görülecektir de. Asıl mesele bu sorunların çözümü için neler yaptığımızdır. Bu kadar insan, nasıl olurda bir şarlatanın, kendi inançlarını böylesine sömürme izni verir? İşte burada millet olarak yaşadığımız inanılmaz bir inanç sapması var.

Evet neler yaptık ?

Burada en önemli görev bence Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşüyor. Toplumumuzu, çağın gereklerine göre eğitilmiş, kendini iyi yetiştirmiş bir kadroyla bilinçlendirmeli. Ama burada önemli bir nokta var. Eğer bu tür olayların, gerçekten bu ülkede yaşanmasını istemiyorsak, Diyanet İşleri Başkanlığı yukarıda belirttiğim doğrultuda inisiyatif alıp çalışmaya başladığında birileri çıkıp irtica hortladı demesin.

Unutmayalım ki, yaşadığımız bu ve buna benzer vahametler  çok ciddi kadroların üstesinden gelebileceği, toplumsal yaralardır. Biz kendi insanımızı camisinde imamsız bırakır, sonra da kimlerin etki alanında kaldığını umursamazsak olacağı bu.

Haftaya görüşmek dileğiyle…