NAZİLLİ'DE DEPREME DUYARLILIK SERGİSİ

Nazilli Ticaret Odası, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Aydın şubesi, Nazilli Belediyesi ve Nazilli Kent Konseyi ile birlikte düzenlenen, “Depreme Duyarlılık Sergisi” “Her çatlak yeni bir yaşamın habercisi değildir, önlem alınmazsa bazıları felakete dönüşebilir” sloganı ile Nazilli Lütfi Selek Sergi Salonunda açıldı.
Nazilli Belediye Başkan yardımcısı İbrahim Özkan, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Fatih Demir, Aydın İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Mutlu Bilgin ve yönetim kurulu üyeleri, Nazilli İnşaat Mühendisleri temsilcileri Serhat Oymak, Murat Benzet, Ali Çetinkaya, Nazilli Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Başkanı Kürşat Engin Özcan, Nazilli Ticaret Odası Başkanı Nuri Aslan, Nazilli Ticaret Odası Meclis Başkanı Gürdal Yüzügüler, Ticaret Odası üyeleri ve Kent Konseyi üyelerinin katılımları ile gerçekleştirilen açılışta, İnşaat Mühendisleri Odası Aydın Şube Başkanı, İnşaat Mühendisi Mutlu Bilgin yapmış olduğu konuşmasında; “17 Ağustos Marmara depremi ve Van depremi bize, depreme karşı gerekli önlemleri almamız konusunda çok çalışmamız gerektiğini göstermiştir. Türkiye dünyanın en önemli deprem kuşaklarından birisi üzerinde bulunmaktadır. Ülke topraklarının yüzde doksan ikisi, nüfusun ise yüzde doksan sekizi deprem riski altındadır. Dolayısı ile de halkımızı depreme karşı bilinçlendirmek ve depreme karşı gerekli tedbirleri almak mecburiyetindeyiz. Halk arasındaki deprem öldürmez, bina öldürür sözü vardır. Bu sözün iyi anlaması ve depremde can kaybını en aza indirebilmek için öncelikle, halka deprem anında yapılması ve yapılmaması gerekenler konularında eğitim verilmeli ve binaların depreme dayanıklı yapılmaları gerekmektedir” dedi. 
Güvensiz yapıların bir depremde sebep olacağı maddi ve manevi zarar, depreme karşı güvenli yapılar üretmenin maliyetinden çok daha büyük olacağını hatırlatan Bilgin, “Başta kamu binaları olmak üzere ülkemizdeki binaların pek çoğunun depreme karşı dayanıksız olduğu hemen herkes tarafından kabul edilen gerçeklerden birisidir. Geçmişteki bina yapım tekniklerinin ve yönetmeliklerinin yetersizliği, çarpık kentleşme, kaçak yapılaşma ve imar afları gibi çoğu kişisel olmayan nedenler Türkiye’deki yapı stokunu deprem ve diğer afetler karşısında dayanıksız olmasına yol açmıştır. Yapı güvenliğini sağlamanın en kolay ve en ucuz yolu ise yapıların üretim sürecinde doğru bir mühendislik hizmetinin sağlanmasıdır. Hiç kuşku yok ki bu hizmetin maliyeti de depremin neden olacağı maddi ve manevi kayıplarla kıyaslanmayacak kadar azdır. Unutmayalım ki depremden korunmanın temel şartı ile depremle birlikte yaşamayı öğrenmektir. Bunun tek yolu da yaşadığımız, çalıştığımız, paylaştığımız, faydalandığımız mekanları ve binaları depreme dayanıklı hale getirmektir” şeklinde konuştu.