• Aydın19 °C

Hakan IŞIKÇI / Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hakan IŞIKÇI / Köşe Yazarı

Siyasi yazayım dedim

31 Ocak 2011 Pazartesi 16:49

İşlerin yoğunluğundan uzunca süredir yazamamıştım. Niyetim bu yazımızı her zaman karşılaştığımız olaylardan, bir gündem oluşturup paylaşmaktı. Ancak siyasi zemin ısınmaya başlayıp, aynı senaryolar kurulup oynanmaya hazırlandığı için siyasi yazayım dedim.

Belki siyasi partiler, adaylar, hatta seçildiklerinde vekillerimiz bu yazımı okumuş olurlarsa bu yanlışlar tekrar edip durmaz.

Yazın memleketimizin siyasi yapısını belirleyip, bizleri yönetecek meclis kadrosunu oluşturmak için sandığa gideceğiz. Kısacası bizi T.B.M.M. nde temsil edecek, siyasi partilerin belirleyeceği Milletvekili adaylarına oy vermek zorunda bırakılarak tercihimizi kullanacağız. Belki de oy vereceğimiz adayı hiç tanımıyoruz, ama olsun bizim partiden ya! Partimin adayına veriyorum diyeceğiz. Adayın kimliği, şahsiyeti, memlekete ne verebileceği, önemli değil. Veya adayı tanıyoruz, şahsına vereceğiz, ama  bizim için partisi önemli değil! Hangi partiden olursa olsun aday bizim adamımız. Evet yıllardır tercihlerimizi bu şekilde yapıp, oyumuzu genelde bu zihniyet içerisinde kullandık.

Oysa bu milletin bu şekilde bir vekile falan ihtiyacı yok. Siyasi partilerin aday olarak açıklayıp önümüze getirecekleri isimler, kendilerine oy verip seçecek milletimizden  çok mu fazla bilgili, faydalı, faydalı olacak kişiler mi? Ne demek? Partiler kendi kıstaslarına göre uygun gördükleri kişileri aday yapacaklar ve ben vatandaş olarak partilerin belirlediği, bu adaylara mahkum olarak oyumu mecburen birisine vereceğim. Neresi demokrasi, nasıl bir kandırmaca. Benim muhtarım, bakkal amcam, doğruluk dürüstlük abidesi olmuş herkesin sevdiği saygın emekli Ahmet bey, Mehmet bey aday olamıyor. Niye partilerin aday göstereceği kişiler için  halkın görüşü alınmıyor, milletin tercihi sorulmuyor.   Sanki parti yönetimleri, parti merkezleri, yöremin insanını benden daha mı iyi biliyor, tanıyor. Yoksa kendilerine daha yakın, popüler, paralı, şirin görünen, isim yapmış, her hangi bir şekilde ağırlığını hissettiren (dahası iş adamı olarak iflas etmekte, bürokrat olarak ise son durağına gelmiş v.b.) kişiler üzerinde mi karar verip aday olarak belirliyorlar. Evet kırk yıllık bir siyasi dönemi inceleyin, herkesin sevgi ve saygısını kazanmış, dürüst, devlet adamlığı yapabilecek kapasitedeki şahsiyetler nadiren aday gösterilmiş veya seçilmişlerdir. Çünkü işi gücü yerinde iş adamı siyasete bulaşmak istemiyor. Kendini ispatlamış devlete, ülkesine büyük hizmetler yapmış bürokratlar siyasete girmek istemiyor. Ülkemde işçilerinin maaşlarını, yemek paralarını bile ödemeyen, şirketinin içini boşaltmış ama her türlü lüksü ve ihtişamlı yaşamı devam ettiren, hemen bir başka şirket kurarak iş hayatında aynı zihniyetle çalışan, hatta partilerin il başkanlığına kadar gelmiş iş adamları var. Küçük bir ilçenin belediye başkanlığını yaparken, hasbelkader milletin vekil adayı gösterilip seçilmiş, önemli görevler yapan milletvekili bakanlar var. Gene mesleğini icra ederken doğru dürüst bir dava kazanamamış, ancak milletin vekili olunca bakanlıklara kadar yükselmiş siyasetçilerimiz olmuştur. İş adamı olarak iflasın içerisindeyken, bu milletin vekili olduktan sonra şansı, bahtı, işleri açılan ve iş hayatında şahlanan isimleri sizler çok daha iyi biliyorsunuz. Peki bunlar sade vatandaş iken, milletin içerisindeyken nasıldılar? Ne durumdaydılar? Daha sonra nasıl oldular? Kendilerine ulaşılamayan, halktan geldiğini unutan vekiller oldular. Bir anda erişemeyecekleri kadar servet sahibi oldular. Ya da servetlerine servet katan, iş adamları oldular. Hangi sihirli değnek geçti ellerine acaba! Sadece ellerine geçen, benim gidin mecliste vekilliğimi yapın deyip, tercih hakkımı o aday için kullanmam oldu.  Bazıları milletin içerisinde olduğu dönemde  içimizden biriyken, milletin vekili olduğunda, nasıl birden milleti unutup, kendi menfaatleri doğrultusunda  çalışma içine girdiklerini anlayamıyorum. Demek ki, Milletin  üzerinde maddi, manevi bir güç, ayrıcalıklı biri olmak için; milletin kendisi, vatandaş olmak değil, milletin vekili (Milletvekili) olmak gerekiyormuş. Görüyorsunuz terslik millet olunca değil, milletin vekili olunca başlıyor. 

Eğer vekil sade vatandaş olduğu dönemdeki dürüstlüğünü, varlığını, vekil olduğu dönem sonunda da sahip ise,  gerçekten vekillik yapmıştır. Değilse kusura bakmayın, o bana vekillik için değil, halkın oylarını kendi konumunu düzeltmek, maddi manevi gücünü arttırmak  için, milletvekilliği yolunu seçerek kullanmıştır. Menfaat ve makam sevdası için orada bulunmuştur. Çünkü vekilin değişimi (bana) milletime olumsuz, ama sayın vekilime olumlu katkı yapmıştır.

Bu seçimde Aydın ımız için, siyasi partiler kadar, adaylar üzerinde tercih yapmamızın önemini ve başta belirttiğim gibi adaylarımızın da bunları unutmamalarını vurgulamak isterim. 

İnşallah bir gün tüm halkımızın belirleyeceği adaylardan vekillerimizi seçebiliriz. İşte o zaman bizler yanlış yapılanlardan, yapılmayan işlerden hesap sorabiliriz. Yoksa partilerin önümüze koydukları adaylardan, vekillerden değil yanlışları sormak, sadece vekilimizin karşısında el pençe divan durup, saygımızı göstermekten, sorunların çözülmesini, almak istediklerimizi, yapılması gerekenleri değil, verecekleri ile yetinmekten öteye gidemeyiz.

Bu yazı toplam 1482 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim