• Aydın19 °C

Muammer ÖZTÜRK / Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Muammer ÖZTÜRK / Köşe Yazarı

SİZ DE TAKINTILI MISINIZ ?

07 Nisan 2012 Cumartesi 18:34

TAKINTISIZ HAYAT MUTLU HAYAT

Zihnimize gelip takılan, kolayca gitmeyen ve yoğun sıkıntı yaşatan düşünce

ve görüntülere obsesyon veya diğer adıyla takıntı dendiğini, Takıntı hastalığının;

insana büyük acı veren, dayanılması zor bir hastalık olduğunu, takıntıyla ilgili

örneklerin milyonda bir karşılaşılan istisnai vakalar değil, hepimizin her gün

karşılaştığı tablolar olduğunu…

Takıntı hastalığının yanı sıra bir de 'zorlantı' da denen kompulsiyonlar

varolduğunu, kompulsiyonları; sıkıntıyı azaltmak ya da yaşanabilecek kötü bir

olayın olmasını önlemek için kişinin yapmaya zorunlu hissettiğini, gerçekle

aslında hiçbir bağlantısı olmayan, sürekli tekrarlayan davranışlar olduğunu,

sürekli bir şeyleri kontrol etme isteği doğduğunu biliyor muydunuz?

Yapılan araştırmalarda Türkiye’de 2 milyon, Dünyada ise  150 milyon

takıntı hastalığına yakalanmış insan var olduğunu, birçok insanın belirli bir

döneminde bu hastalığa yakalanabileceği ifade ediliyor.

Öyleyse göz ardı edilebilecek bir durum değil bu…!

Biz ne kadar takıntılı bir toplum olmuşuz böyle? 

NEDEN? NASIL ? NEYE ?  TAKIYORUZ.

Her şeye nedensiz, sorgusuz sualsiz  her yerde takabiliyoruz…

Örneğin ; Evden çıktınız, daha merdivenlerden inmeden

"acaba ocağı kapattım mı?

Ütünün fişini prizden çektim mi?" diye içinize bir kurt düştü,

dönüp tekrar tekrar kontrol ettiniz mi?

Otomobil plakalarını, levhalarını mı okuyor; düşündüğünüz ya da

gördüğünüz sayıları mı sürekli tekrarlıyorsunuz?

Beyaz bir araç gördüğünüzde başka beyaz araçları bulmak için

çabamı harcıyorsunuz?

Sürekli aynı kaldırımdan, aynı çizgiden mi gidiyorsunuz?

Dışarıda giydiğiniz bir elbiseyi bir daha giyemiyor musunuz?

Başkasının oturduğu yerde oturamıyor musunuz?

Sevgilinizin sizi aldattığı düşüncesine mi kapılıyor sunuz?

Kedinin- köpeğin geçtiği yerden yürüyemiyor musunuz?

"Aklımı kaçırır mıyım?" diye sürekli kaygı mı yaşıyorsunuz?

Eviniz kirlenir diye misafir kabul edemiyor musunuz?

Ettiyseniz , onlar gittikten sonra her şeyi yıkıyor musunuz?

Perdelerinizi, küllüklerinizi, her eşyanızı simetrik ve düzenli mi olsun istiyorsunuz?

Düzen bozulunca kızıyor musunuz?

YAKINLARINIZA AYNI SORUYU YÜZLERCE KERE Mİ SORUYORSUNUZ?

"Allah nasıldır? İnsanlar nasıl yaratılıyor? Evrenin sınırları nerde? İnsan ölünce nereye gidecek? Neden  varız?" gibi sorular sürekli zihninizi mi kurcalıyor?

Yukarda sırladığım tutum ve davranışlar çevremizdeki bazı insanları sarmış özelliklerdir.

Psikiyatri dilinde bunlara: saplantılar- takıntılar- zorlantılar (obsesif-kompulsif bozukluk) denmektedir.

 

Takıntılı düşünce ve eşlik eden tekrarlayıcı davranışların birdenbire başlayabildiği gibi çoğu zaman sıkıntılı bir olay veya dönem sonunda ortaya çıktığı ayrıca genetik faktörlerinde etkili olabileceğini belirten uzmanlar, rahatsız eden düşünce ve davranışların erken fark edilmesinin önemli olduğunu söylüyor.

Aile içi problemlerin oluşmasına neden olan takıntıların daha çok sevgiyle aşılabileceğini dile getiren  uzmanlar, kişilerin mutlu ve huzurlu olduğu durumlarda bu hastalıktan kurtulmanın daha kolay olduğunu fakat farkında olmanın gerekliliğini vurguluyorlar.

ŞİMDİ BİR DÜŞÜNÜN BAKALIM NEYE, NASIL, NEDEN TAKIYOR SUNUZ?

Hayat o kadar kısa ki ; ona buna şuna takarak ne elde edebilirizki! Sorumluluklarımızı bilmeli ve hayata sevgiyle bakabilmeliyiz. Taktıklarımızı takmamayı öğrenmeli, 

yaşama, bir başka pencereden farklı bir bakış açısıyla bakabilmeli ve gülümsemeliyiz. 

TAKINTISIZ VE MUTLU BİR HAYAT DİLEĞİYLE...      

Bu yazı toplam 1386 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim