Mehmet TÜRKİŞ / Köşe Yazarı

Emperyalistlere karşı savaş kazanmış tek dünya ülkesi TÜRKİYE ‘ dir. Bu savaşta Türk kadınının özverisi tüm dünya da şaşkınlık yaratmıştır. Zor şartlarda bugünler için savaşan kadınlar ve bugün onlar sayesin de zevk-ü sefa içinde yaşayabilenleri kıyaslarsak;

                        Günümüz de eski esaret günlerinin özlemi içinde olan, hilafet yanlısı olduklarını giyim kuşamı ile belirtmekten kaçınmayanların vefasızlıklarını belirtmekten beis duymuyorum. Kılık kıyafet yasasına muhalif hareketler yaygınlaşmış olup, bu  siyasi simgenin hayata geçirilmesidir.Geçmişten rövanş alma hareketleridir bunlar .

                        Askeri darbe iddiaları ile yüzlerce asker tutuklanırken ,  Atatürk devrim ve ilkelerine karşı hareketlerin serbestçe uygulanması da sivil bir darbe değilmidir.

                        Her şeye rağmen geçmişi silmek, özümsenmiş yaşamı yok etmek mümkün değildir.

                        Yıl 1916.Mustafa Kemal Bitlis cephesinde, düşmekte olan cepheyi kurtarıyor. Ve çadırın da yaveri İzzettin Çalışlar’ın eline bir not veriyor. Not da ;

                        “Savaştan sonra ilk işimiz Türk kadınına serbestisini vermek, onu erkeğin yanında eşit haklara sahip kılmak. “ yazılıdır.

                        Yıl 1916 Türk kadınının değil adı, değil kimliği, hiçbir hakkı yok. Sokağa çıkma hakkı olmayan . Türk kadını. Savaşın hareketli anında neden Türk kadını geldi Mustafa Kemal’ in aklına.

                        Kurtuluş savaşın da görülen Türk kadınının değil ATATÜRK ‘ü , dünyayı şaşırtan olgudur özverisi.

                        Atatürk bu savaşta AYŞE HATUNU tanımıştır. Ayşe Hatun’ un yapabildiğini acaba hangi ülkenin kadını yapabilir.

                        8 aylık kızı kucağında, omzunda mermi ve cepheye cephane götürüyor. 8 aylık kızı dinler mi düşmanı başlar ağlamaya. Ölmesi problem değil o an. Ancak düşman fark ederse, çok kısıtlı olan cephane cepheye gidemeyecek. Bütün düşüncesi o Ayşe Hatun’ un. O sırada çocuğu göğsüne yaslar. Düşman geç gider. İndirdiği zaman kendi elleriyle çocuğunu şehit ettiğini görecektir Ayşe Hatun. Çocuğunu koyar üzerine bayrakla örter. Aynen şunları söyler :

                        “Sen yüzlerce ,  binlerce doğacak Türk çocukları için şehit oldun.Bu senin için de benim içinde şereftir. Yeter ki   “VATAN  SAĞOLSUN”. Cephanesini alıyor ve yola koyuluyor.

                        Çocuğunuzu göz önüne getirin. El bebek, gül bebek büyütüyoruz, gözünün içine bakıyoruz.Tercih yapın sizden sonraki kuşak mı ? Çocuğunuz mu ? İşte bu Ayşe Hatunu tanıdı Mustafa Kemal.

                        10 Aralık 1919.Dünya da ilk miting. Zekiye hanım öğretmen okulu bahçesinde 3000 Kadını toplayıp direniş için miting yaptı. Atatürk bu Zekiye hanımı tanıdı.

                        Günümüzde   dernekler, kulüpler,  partiler 50 kişi topladı mı bu gün kalabalığız derler. Telefon yok, faks yok, iletişim yok . 3000 kişiyi toplayabilen Zekiye hanım dünya da ilk ‘ tir.

                        Daha nice kurtuluş savaşı kahramanlarını tanıdık. EFE AYŞE ,  Melek Reşit,Şukufe Nihal, 8 yaşında  Tuğgeneral rütbesi verilmesi öngörülen Nezahat. Hepsinin ayrı ayrı hikayeleri var. Ders olarak verilmesi gereken hikayeler.

                        İşte Ulu Önder ‘ in  Türk kadınına tüm haklarının verilmesine iten olgular bunlar.

Bunların yanın da bizler ne kadar vefakarız  düşünmek gerekir.

           Verilen haklarını eliyle teslim etmek isteyen kadınlarımız.  Siyasi simgeye alet olmakla yine en çok acıyı çekecek olan kadınlarımız. Bize  kazandırılan modern yaşam yerine , arap özentisine zemin hazırlamak, şark tipi , Siyonist  tiplemesini kendimize yakıştırmanın mantığını anlamak güç. Dini   duygularla bağdaştırmak ise mantıksız. Tek   amaç bence siyasi. Rövanş alma çabaları. Çünkü bizim dinimiz her türlü yeniliğe açık ,  haklara saygılı ,insanın insanı hükmetmesini kabul etmeyen kutsal bir din.

Saygılarımla.