Bekir AYGÜL / Köşe Yazarı

 “YANKESİCİLER VE TOPLUMSAL DUYARLILIK”

         Bahar ve yaz aylarının gelmesiyle birlikte, dağlarda ve ovalarda ağaçların, kurt kuş ve böceklerin kış uykusundan uyandığı gibi şehirlerimizde de yankesicilerin uyanışı başlar. 

         Yankesicilerimiz bir bakmışsın bir gece bir otomobilin kapısını açmış içerisinde teyipten tutunda ne varsa alıp götürmüş, başka bir gece önceden gözlerine kestirdikleri eve balkondan atlamış, pencereden veya kapıdan girerek evde götürebileceği ne varsa hepsini silmiş süpürmüşler.Hele semt pazarlarının kurulduğu günler onlar için bir bayramdır.Nerede “Pazar bozmaya” gelen şaşkın kadınlar var, nerede cebi şişkin görülen kodamanlar veya parası olduğuna inandıkları çoluk çocuk fark etmez kim varsa “gözden kestirirler” ve avını sesizce, hiç kimsenin ruhu duymadan götürürler. 

        Yankesicilik diğer adıyla hırsızlık eskiden olduğu gibi rast gele yapılmıyor artık, günümüz koşullarına uygun olarak örgütlenmeye ve branşlaşmaya doğru hızlı ve emin adımlarla ilerliyorlar.Yasalara uygun olarak hırsızlık lokali veya yankesiciler kıraathanesi açamasalarda illegal olarak, bisiklet hırsızları,teyp hırsızları, kap-kaççılar, araba hırsızları gibi branşlara ayrılmış durumdadırlar.

      Özellikle büyük şehirlerimizde organizeli olarak hareket eden hırsızlar kibar adıyla götürücüler, şimdilerde bütün kentlerimize kök salmış olarak, toplumun kangrenleşmiş yarası olarak devamlı olarak kendilerini yenileyerek toplumumuzun kanını emmeye devam ediyorlar.

      Adına götürücüler denen, hepimizin anlayacağı tarzda basit bir hırsızlık olayınında ötesine taşan, yasalara uygun olarak hareket eder görünenlerde var ki, bu tip kökten götürücüler sürekli olarak, haksız kazanç peşinde koşarlar, açık bir dille ihale yolsuzluğu yaparlar, iş yerlerinden zorla haraç toplarlar, mafyalaşmışlardır. Bu tip oluşuma bireysel olarak karşı koymak mümkün değildir.

      Bu götürücüler bazen o şekilde örgütlenirler ki, üst bürokratlardan, emniyet ve kolluk kuvvetlerinden birilerini de aralarına alarak faaliyet alanlarını genişleterek ulusal ve uluslar arası alanda faaliyet göstermeye başlarlar. Kendilerini kamufla etmek içinde, görünüşte vatan millet sakarya davasına hizmet ediyor görüntüsü vermeyide ihmal etmezler.

      Adı ne olursa olsun yankesicilik ve hırsızlık olayı bu gün toplumumuzun en öncelikli sorunlarından birisidir. Bu işe girenler başlangıçda zor şartlar altında kaldıklarından dolayı, yiyecek ekmeğe muhtaç oldukları bahanesiyle başlıyorlar ancak daha sonraları onlar için artık hırsızlık bir meslek haline gelmiş, vaz geçilmez bir yaşam biçimine dönüşmüştür.Bu işten kurtuluşuda düşünmemektedirler çünkü bazı çevrelerce kıymet verilmekte, el üstünde tutulmaktadır. Onların arasında şeref sahibidirler.

     Toplumumuzda hırsızlık ve yankesiciliğin beslendiği en önemli besin kaynağı “işsizlik ve fakirliktir.” İşsiz insan, fakir insan manevi değerlerden yoksun büyümüşse zaten potansiyel bir suçlu konumundadır.Dayanacak hali kalmayıncaya kadar mücadele eder en sonunda farkında olmadan her türlü yanlış yola sapmaya başlar.

      Bu köşemizde kısaca değindiğimiz hırsızlık olayının boyutları tahminlerimizinde ötesinde çok karmaşık ve çok yönlü bir araştırmayı gerektirmektedir.

     Çözüm yollarının başında, hırsızlık bataklığını kaynağında kurutmak adına işsizlik ve fakirlikle mücadeleyi öncelikli olarak ele almak suretiyle, toplumsal duyarlılığımızıda hat safhaya çıkararak, kolluk kuvvetlerimizi daha etkin kullanarak işe başlamalıyız.

     Görsel ve yazılı basında sık sık halkı bilgilendirici, eğitici programlar düzenlenerek çocuklarımız, gençlerimizi sürekli olarak uyarılmalıdır.

      Bizlerde birer aile bireyleri, komşuluk ve mahalle arkadaşlığı ve en önemlisi duyarlı bir vatandaş olarak, etrafımızda hırsızlığa meyilli olanları sürekli olarak uyaralım yanlış yapmalarına engel olmaya çalışalım.